Riga Gezilecek Yerler



Özgürlük Anıtı (Brivibas Piemineklis)

18 Kasım 1918 yılında alınan ilk bağımsızlık döneminde bağımsızlık uğruna savaşta ölen askerlerin ve özgürlüğün anısına halktan toplanan bağışlarla 1935 yılında yapımı tamamlanan ülkenin bağımsızlık sembolü. 42 metre yüksekliğindeki Özgürlük anıtı granit, kireç taşı ve bakırdan yapılmış ve en üst kısmında adını yapıldığı dönemin en ünlü bayan adı olan Milda’ dan alan ve ellerini yukarıya doğru kaldırmış bir bayan figürü bulunuyor. Milda’ nın ellerinde tuttuğu yıldızlar ise Letonya’ nın bağımsız bölgelerini temsil ediyor.  

Eski Riga

1201 yılında Alman sövalyeler tarafından işgal edilip kurulmaya başlanan şehrin en eski kısmı ve günümüze kadar özenle korunmuş bir ortaçağ  kenti olup, Riga’ da sosyal, ticari ve kültürel hayatın kalbidir. 1997 yılından itibaren UNESCO dünya kültür ve mirasları listesinde yer alan ve 13 yy. ile 20. yy. mimarilerini içerisinde bulunduran Eski Riga’ yı gezerken kendinizi adeta bir zaman tünelinde yürüyormuş gibi hissedebilirsiniz.



Karakafalılar Evi (Blackheads House)

13. yy’ da Riga’da ticari faaliyet gösteren bekar Alman tüccarların biraraya gelerek kurduğu esnaf loncasına ev sahipliği yapan Karakafalılar binası ortaçağ gotik mimarisinin en iyi örneklerinden biri. Yılbaşı ağacının ilk süslendiği meydan olarak bilinen Central Market Hall’ da bulunan yapıya II. Dünya savaşı esnasında bomba isabet etmiş ve harabe haline dönmüş. 1999 yılında Riga Belediyesi tarafından eskisine sadık kalınarak yeniden inşaa edilen bina günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Yapı üzerindeki mitoloji tanrılarının heykelleri, eşsiz saat ve diğer farklı figürler binaya farklı bir görsel güzellik katmış.


St. Peters Kilisesi

1209 yılında Alman tüccarlar tarafından halk için yaptırılmaya başlanan Riga’nın en eski kilisesidir. St. Peters kilisesi ilk yapıldığında 120 metre uzunluğunda ahşaptan bir çan kulesine sahipmiş ve yapıldığı dönemde Avrupa’ nın en uzun çan kulesine sahip kilisesiymiş. 6 kez yıldırım düşen çan kulesi 2 defa yanarak yeniden yapılmış. II. Dünya savaşındaki bombardımandanda nasibini alan St. Peters kilisesi savaşın yaralarını hala üzerinde taşıyor. Savaşta yanan çan kulesi Sovyetler Biriği döneminde yeniden inşaa edilmiş ve içine asansör düzeneği kurularak halkın çıkıp 72 metreden şehir manzarasını görmesi sağlanmış. Şuan da müze olarak hizmet veren binaya giriş ücreti ödeyerek girebilir ve çan kulesine çıkabilirsiniz.


Büyük ve Küçük Esnaf Loncaları (Great and Small Guild Halls)

14. yy’ da Almanların ticaret hayatını forse etmesiyle Alman soyluları tarafından şehir tüccarları ve sanatçılarının faaliyet göstermesi için yaptırdığı esnaf loncalarıdır. Günümüzde büyük olanı Letonya Semfoni Orkestrasına ev sahipliği yapıyor. Küçük olanı ise sergi, konser ve toplantı organizasyonları için kullanılıyor. Uygun fiyatlı giriş ücretlerini ödeyerek iç kısımlarını gezebilirsiniz.


Kedili Ev (Cat House)

Ortaçağ mimarisi ve Art Nouveau elementlerini birarada üzerinde bulunduran ve Riga’ nın efsanevi hikayesiyle yerli halk ve turistler bakımından en çok ilgi çeken yapılarından biridir. Efsaneye göre Büyük Esnaf Loncasına üye olmak isteyen bina sahibi zengin tüccar reddedilir ve intikam olarak binanın çatısına kuyrukları yukarı doğru kalkmış 2 adet kızgın karakediyi, arka kısımları Büyük Esnaf Loncasının camlarına bakacak şekilde yerleştirir. Esnaf loncası yetkilileri cama çıktığında kedilerin arka kısmıyla yüzleşir ve apar topar zengin tüccarı çağırıp loncaya kabul ederek kedilerin doğru şekilde konulmasını sağlarlar.


Dome Katedrali (Riga Cathedral)

1211 yılında Riga’nın kurucusu başpiskopos Albert tarafından verilen emirle yaptırılmaya başlanan Dome Katedrali Alman gotik mimarisinin Riga’daki en güzel örneklerindendir. Günümüzdeki halini alması 400 yılı bulan bu büyük yapının gotik çan kulesi 16. yy. şehir yangınında yanmış ve rönesans dönemi mimarisine uygun günümüzdeki barok kulesi yerine yapılmış. İçinde Riga’nın kurucusu Albert’in mezarı, savaşlardan zarar görmeyen büyük ve orjinal vitray camları, dünyanın en büyük kilise orglarından biri ve çeşitli tarihi objelerin sergilendiği katedral günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Müze ücretini ödeyerek iç güzelliklerini görebilir, eğer şanslıysanızda genellikle yaz aylarında saat 12:00’ de verilen kilise konserinin keyfinede varabilirsiniz.


3 Biraderler Evleri (3 Brothers Houses)

Eski Riga içerisinde aynı konumda yanyana bulunan ve farklı dönemlere ait olup hiç restorasyona uğramamış 3 farklı yapıdır. En eski olan beyaz renkli gotik yapı 15. yy,  sarı renkli maniyerizm yapı 17. yy ve  yeşil renkli barok bina ise 17. yy sonlarına ait olup günümüzde mimarlık müzesine ev sahipliği yapmaktadır.


Parlemento (Saeima)

Letonya siyasi hayatının kalbi olan meclis binası ilk bağımsızlık sonrası Letonların ünlü mimarı Karlis Zale tarafından çizilmiş ve yaptırılmış. Her 4 yılda bir seçimle işbaşına gelen meclis 1 kabine ve 100 milletvekilinden oluşuyor.

 
St. Jacobs  Katedrali

Eski Riga’da bulunan 4 ortaçağ kilisesinden en ufak olanıdır. Orjinal gotik çan kulesini günümüze kadar korumuş Eski Riga’daki tek kilisedir ve klasik gotik çan kulelerinin aksine çan, kulenin dış kısmındadır. Protestanların Riga’da ele geçirdiği ilk kilise olan yapı Letonya’ nın Sovyetler Birliğinden ayrılmasına takiben Katolik toplumuna geri verilmiş ve günümüzde Letonya’daki katoliklerin katedrali olarak hizmet veriyor.


İsveç Kapısı (Sweedish Gate)

17. yy a kadar şehir surlarıyla çevrili olan kentte yaşayan tüccarların arasında çıkan anlaşmazlıkların en yoğun olduğu mahalleye bakan ve şehir surları arasında kalmış olan bir evin İsveç askerleri tarafından oyulmasıyla oluşan ve günümüze kadar ulaşan tek orjinal eski şehir giriş kapısıdır. Efsaneye göre dönemin cellatı bu evde yaşarmış ve cellatın kızına korkudan hiç bir erkek yaklaşamadığından kız bütün gün evin çiçeklerle süslü camlarında erkek yolu beklermiş.


Barut Kulesi (Powder Tower)

18. yy.’ a kadar ayakta duran Eski Riga surlarının bir parçası olan Barut Kulesi 14. yy.’ da inşaa edilmiş ve 2,5 metre kalınlığındaki duvarlarıyla kentin önemli bir savunma unsuruymuş. Asıl adı kum kulesi olan yapı İsveçlilerin kenti ele geçirip içinde barut depolamaya başlamasıyla zamanla Barut Kulesi adını almış. Günümüzde savaş müzesinin bir parçası olan yapıya ücretsiz olarak girebilirsiniz.


Riga Kalesi

Şehrin en eski yapılarından biri olma özelliğini taşıyan Riga Kalesi, 14.yüzyıldan günümüze gelmiş bir eser. Daugava Nehri kıyısına inşa edilen kalede günümüzde Letonya Cumhurbaşbakanlığı bulunuyor. Ayrıca birçok kültürel kurum ve müze, kale bünyesinde yer alıyor. Riga’nın sembollerinden biri olarak kabul edilen kalenin, yakın bir tarihte çatısı yandı.


Art Nouveau Mahallesi

19. yy. sonlarında ortaya çıkan Art Nouveau akımı Riga’da mimaride yüzünü göstermiş ve II. Dünya savaşına kadar Riga’da yaklaşık 800 adet yapı Art Nouveau mimarisiyle inşa edilmiş.Bu sayı Riga’yı dünyada Art Nouveau yapılarının en yoğun olarak bulunduğu şehir, yani Art Nouveau başkenti yapıyor. Zengin Riga ahalisinin benim evim daha güzel olsun yarışı içerisine girerek Avrupa’nın farklı yerlerinden getirttikleri mimarlara yaptırdığı bu yapıların bulunduğu sokaklar tam bir açık hava müzesi. Süslemelerinde bitki, insan ve hayvan motiflerinin yoğun olarak kullanıldığı binaların pencere pervazları ve çatılarındaki semboller ilginizi oldukça çekecek. Riga’daki Art Nouveau yapılarının en güzel örneklerini Elizabetes, Alberta ve Strelnieku caddeleri üzerinde gözlemleyebilirsiniz. Bu bölgelerdeki Art Nouveau yapılarının çoğunu Potemkin Zıhlısı filminin ünlü yönetmeni Sergei Eisenstein’ ın Musevi kökenli Leton babası Mihail Eisenstein tarafından tasarlanmıştır.


İşgal Müzesi

1940 ve 1991 yılları arasında gerek II. Dünya savaşı esnasında Nazi ordusunun Letonya’da yaşayan yahudilere yaptığı katliamın, gerekse Sovyetler Birliği döneminde Leton halkına uygulanan tecrit ve sürgünlerin anlatıldığı müzedir. Müzede aynı zamanda Letonların Sovyetler Birliği’nden ayrılış süreci resimlerle anlatılmaktadır. Giriş ücretsizdir.


Rus Ortodoks Katedrali

19. yy.’ da Çarlık İmparatorluğu’ nun emriyle Riga’ da yaşayan Ortodoks halkına hizmet vermek amacıyla yapılmıştır. Rus mimarisinin Riga’daki en güzel örneklerinden biri olan yapı günümüzde aktif kilise olarak hizmet vermektedir ve her Pazar günleri ayin düzenlenmektedir. Rus kiliselerinin karakteristik özelliği olan iç süslemeler ve ikonlar bu kilisedede görülmeye değer. İçeride sürekli ibadet yapılabildiğinden sessiz olmak gerekiyor ve flaş kullanarak fotoğraf çekmek yasak.


Ulusal Opera ve Bale Binası

Riga şehir kanalı ile Eski Riga arasında kalan yapının tarihi aslen 14. yy’ a kadar uzanıyor. İlk olarak ahşaptan yapılan bina zamanla şehir halkının talepleri karşısında yetersiz kalınca yıkılıp yeniden yapılmış. Eğitim oranının çok yüksek olduğu ülkede opera veya bale gösterilerine ilgi çok olduğundan bazen biletler günler öncesinden bitiyor. Opera festivali döneminde eğer Riga’da bulunuyorsanız gitmenizi mutlaka tavsiye ederim.


Şehir Kanalı

Eski Riga savunmasını daha da güçlü hale getirmek adına zonradan kazılıp açılan şehir kanalı çevresinde bulunan yemyeşil parkları ve üzerinde yapılan kanal turlarıyla boş vakitlerinizi değerlendirebileceğiniz iyi bir seçenek. Şehir kanalı etrafında bulunan dekoratif köprüler yeni evlenen çiftlerin popüler ziyaret yerlerinden. Zira ülkede yeni evlenen çiftlerin köprüye üzerinde isim, soad ve evlilik tarihlerinin yazdığı asma kilitleri asıp anahtarlarını suya atmak bir gelenek.


Daugava Nehri

1023 km üzerindeki uzunluğuyla Rusya’ dan doğup, Beyaz Rusya toprakları üzerinden geçerek Letonya’ya varan ve başkent Riga’yı ikiye bölerek Baltık Denizi’ne dökülen bu nehir, üzerindeki limanlar sayesinde şehrin ve ülkenin en büyük gelir kaynaklarından biri. Yaz aylarında üzerinde yapılan tekne turları ilginizi çekebilir. Yaz kış Stockhol feribotlarının kalktığı Riga yolcu limanı ise yine bu nehir üzerinde. Nehrin batı yakasından en güzel panaromik Eski Riga fotoğraflarını çekme fırsatına sahip olabilirsiniz ve batı yakasındaki belli başlı restoranlarda şehir manzaralı yemek yiyebilirsiniz.


Central Market (Central Tirgus)

I. Dünya savaşı öncesinde pazar alanı olarak yapımına başlanan ancak savaşın başlamasıyla Almanlar tarafından üzerine zeplin hangarları inşa edilerek havalimanı olarak kullanılmış. Savaşın sona ermesiyle tekrar Pazar alanı olarak kullanılan yer günümüzde Kuzey Doğu Avrupa’nın en büyük pazarlarından bir tanesi. Türkiye’deki semt pazarlarını andıran yer üzerinde bulundurduğu ve birbirine içeriden bağlı olan hangarlar sayesinde soğuk kış aylarındada hizmet veriyor. 07:00 – 18:00 saatleri arasında açık olan pazarda tütsülenmiş/kurutulmuş balık, yerel peynir çeşitleri, organik ballar, ucuz havyar, mevsimlik taze meyve ve sebze vb, gıda ürünlerinin yanı sıra uygun fiyatlı giyim eşyaları ve aksesuarlar bulabileceğiniz bir yer. Pazarda dolaşırken çanta ve değerli eşyalarınıza dikkat etmenizi tavisye ederiz.


1 yorum: